top of page
  • Instagram
  • Youtube
  • Spotify

Bir Yol Hikayesi...

  • 13 May 2024
  • 3 dakikada okunur


Bir patikada yürüyorsun.


Bazen çalılar çiziyor seni, bazen yanlış yere basıp tökezleyip düşüyorsun, bazen büyük yaraları olan ve sırf kendi acısına bakmamak için diğer yolcularla uğraşarak yarasını unutmaya çalışan bazı yolcuların büyüklü küçüklü saldırılarına maruz kalıyorsun… 


Zamanla yaraların çoğalıyor çünkü sen her açılan yarada ya “acımadı kii” diyorsun, ya önüne çıkan ilk çamur yığınını üstüne sıvıyorsun ya uyuşturucu bir şeyler sürüyorsun. Onlar kanamaya devam ediyor hatta bazıları iltihaplanıyor, iyileşmesi daha da zor bir hal alıyor..


Sürekli bir yerlerindeki yok saydığın yaralar enerjini fazlasıyla tüketiyor, çabucak yoruluyorsun, sen de çatık kaşlı, toleransı az yolculardan biri olmaya başlıyorsun ve o çatık kaşlı yolculardan bazıları sana bunun “normal, yolun getirisi” olduğunu, hatta seni daha “dayanıklı” yaptığını söylüyorlar. İnanıyorsun…


Yaraların çokluğu artık bedenin hissizleşmesine sebep oluyor, tenine değen güneşi, yüzünü yıkadığın ırmağın serinliğini, kokladığın çiçeklerin tadını çıkaramıyorsun çünkü duyuların uyuştu, hissedemiyorsun, çünkü “uyuşmak=dayanıklı olmak”. Bunları hissedemediğinden aslında ne kadar bilge, şifalı kaynaklar olduklarını keşfetme fırsatın da olmuyor. Artık “dayanıklı” bir yolcusun sen, yolun tadını çıkarmak falan gibi “toy, çocuksu” şeyler yapamazsın…


Bu çocuksu şeyleri yapmayan bir çevre ediniyorsun kendine çünkü “anlamsız şeylere vakit harcayamazsın”. 

Yaralarıyla ne yapacağını bilemeyen bu güruh ise sadece birbirinin canını daha çok acıtmaya sebep oluyor. 

Gittikçe azalıyor enerjin, umudun, motivasyonun, yolun bir anlamı veya güzelliği olduğuna dair inancın…


Bunlara hala sahip olanlarsa sahte geliyor sana,

bu kadar acı ve anlamsızlığın içinde ne kadar gerçekçi gülebilir, zıplayıp dans edebilir ki biri?

Sen ve “dayanıklı” çevren çok eminsiniz, biliyorsunuz,

yol böyle laylaylom bir şey değil ki. Yol acılarla dolu ama onlar yolun acılarını görecek kadar dayanıklı değiller.

Sahteler işte, kendilerini kandırıyorlar…


Bir yerden sonra o kadar sıkıp yoruyor ki seni bu hal,

o kadar bastırılamayacak kadar çok ve güçlü ki yaralar, anlamadığın şeyleri bile deneyesin geliyor; güneşi hisseden, ırmakta dans edip oynayan, bitkileri tanıyıp merhemler hazırlayan yolcular da var

-hani şu kendilerini kandıranlar- 

artık kaybedeceğim bir şey yok diye düşünerek

küçük adımlarla yaklaşmaya, 

merak etmeye ve öğrenmeye başlıyorsun.


Öğrendiğin ilk şey yaralarının olduğunu kabul etmek.

Çünkü onları kabul etmeden nasıl iyileştirebilirsin ki?

Yaraya bakmadan, onu tanımadan gereken işlemin ne olduğunu nasıl bileceksin? 


Ama önce yaraya bakacak enerjiyi, gücü, desteği toplamak gerek değil mi? Öğreniyorsun ki tadını çıkarmak, yürüdüğün yolu ve sana sunduklarını tanımak harika bir başlangıç. Yavaş yavaş yaptığın denemeler yüzünde izin vermediğin ve zamanla unuttuğun gülümsemelere yol açıyor,

 “iyi gelen bir iki şey de varmış bu yolda yahu” dedirtiyor..


Yeterince iyi olduğunda yaraların hafif olanlarından başlıyorsun pansumana. Bu sırada çevreni öğrenmeye başladığından çalılardan, bazı çukurlardan kaçınabileceğini de öğreniyorsun. Ara sıra tanımadığın şeyler çıkıyor karşına, yine düşüyor/çiziliyorsun ama eskisi kadar değil.


Üstelik artık pansuman yapmayı da biliyorsun.

Düşsen de merhemlerin var. Yoldakiler fazla geldiğinde  gölgesinde dinlenebileceğin sığınakların var.

Eskisi kadar korkmadığını, varlığını unuttuğun “kendine güven” hissinin yavaş yavaş yayıldığını fark ediyorsun.

Kendini ve yolu tanımaya başlamak kendine ve yola olan güvenini yeniden yeşertiyor, seviniyorsun.

Yolu ve yolda olanı sevmeye başlıyorsun. 


Zamanla iyileşmekte olan yaralar ve yoldan aldığın keyifle doldurduğun enerji depon sayesinde acı toleransının arttığını fark ediyorsun. Ara sıra büyük, derin, iltihaplı yaraların sızlıyor. Onları iyileştirirken oturup dinlenmen gerekebiliyor. 

Sürekli yürümek zorunda olmadığını öğrendin. O derin yaraya merhem olmanın seni yolda daha ilerilere bile taşıyacağını

ve yolun keyfini çıkarmanın daha kolay olacağını biliyorsun.


Artık yolunu az çok tanıyan, yeni çıkan çukur ve çalıları (dersleri) öğrenmeye açık olan, öğrendiklerinle yolun daha bir güzelleştiğinin farkında olan ve bu yüzden yara almaktan eskisi kadar korkmayan, çünkü yarasına gereken pansumanı yapan, hatta belki canını yakan değil de sana destek olan, bilmediğin merhemler öğreten, ırmak kenarında seninle tüm özgürlüğüyle dans eden yolcularla yoluna devam eden bir yolcusun.

 
 
 

コメント


Haberdar Ol!

Açılacak olan atölye, etkinlik ve programlardan haberdar olmak için mail adresini kutuya bırak!

Teşekkürler!

İletişim:

Sosyal Medya:

  • Instagram
  • YouTube
  • LinkedIn
  • Spotify
bottom of page